Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Erzurum İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Dadaşlara müjde üstüne müjde verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, kendi güvenliği ve kendi geleceği için, bin yıllık kardeşleri yardıma ihtiyaç duyduğunda kimseden icazet beklemeden harekete geçebilecek güce, imkâna ve dirayete sahip bir ülkedir” dedi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Erzurum İl Kongresi’ne katıldı. Yakutiye Buz Hokey Salonu’nda düzenlenen kongre öncesinde kendisini bekleyen vatandaşlara bir selamlama konuşması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra kongrenin yapılacağı salona geçerek partililere hitap etti. Erzurum’a, kış sporları için çok ciddi yatırımlar yaparak, önemli tesisler kurduklarını, kongrenin yapıldığı Yakutiye Buz Hokey Salonu’nun da bunlardan biri olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erzurum’u 2026 Kış Olimpiyatlarına hazırladıklarını söyledi.
ERZURUM’A YAPILAN YATIRIMLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta da Erzurum’a önemli hizmetler yapıldığını, 23’ü hastane olmak üzere 85 yeni tesisi Erzurum’a kazandırdıklarını aktardı. Bölünmüş yol uzunluğunu 49 kilometreden 600 kilometreye çıkarttıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bayburt yolu üzerindeki Kop Tüneli ile Aşkale-İspir yolu üzerindeki Kırık Tüneli hizmete girdiğinde Trabzon’la Erzurum arasındaki ulaşım sıkıntısı da ortadan kalkıyor. Erzurum’un Şehir içi Raylı Sistem Projesi, yatırım programına alındı. İnşallah, en kısa sürede Erzurum’un ulaşımını 19 kilometrelik bu raylı sistemle kolaylaştıracak, rahatlatacağız.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, elektrikli otomobillerin şarj aksamlarının geliştirilmesi ve üretilmesiyle ilgili yatırım için Erzurum’un tercih edilmiş olmasının, şehrin geleceğine olan güvenin bir işareti olduğunu da sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kalkınma gayreti içinde ülkenin hürriyetine ve geleceğine yönelik saldırılara karşı da tarihî bir mücadele verildiğini vurguladı.
“ERZURUM KONGRESİ, İSTİKLAL HARBİMİZİN MÜJDECİSİ OLMUŞTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erzurum’un kurucu bir şehir olduğunu ifade ederek 23 Temmuz 1919 yılında toplanan Erzurum Kongresi’nin, İstiklal Harbinin müjdecisi olduğunu, Ankara’daki Millet Meclis’i faaliyete geçene kadar, mücadeleyi Erzurum’daki Temsil Heyeti’nin sürdürdüğünü aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Erzurum, dün Anadolu’nun bizim vatanımız hâline gelmesinin öncülüğünü yapmıştı. Daha sonra Erzurum, bu toprakların bizim vatanımız olarak kalmasının mücadelesini verdi. Şimdi de Erzurum, Türkiye’nin ve Türk Milletinin istiklaline ve istikbaline yönelik saldırılarda, yine safların en önünde yürüyor. Erzurum’a da böylesi yakışır” dedi.
“HER SEFERİNDE MAZLUMLARA ENSAR OLDUK”
Türkiye’nin artık kendi güvenliği, kendi geleceği için bin yıllık kardeşleri yardıma ihtiyaç duyduğunda kimseden icazet beklemeden harekete geçebilecek güce, imkâna ve dirayete sahip bir ülke olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizin yanı başında 1990’lardan beri önce Irak’ta, ardından Suriye’de ve onunla birlikte yine Irak’ta güya buraları kurtarmak için gelenlerin yol açtıkları büyük bir yıkım var. Her seferinde yaşanan zulümden kaçanlara biz kucak açtık. Mazlumlara her seferinde biz ensar olduk. Yaşanan hadiselerin asıl müsebbipleri ise sanki hiçbir şey olmamış gibi güç kavgasıyla, petrol paylaşımıyla, adam devşirmeyle, siyaset satrancı oynamaya devam ettiler. Sadece son yedi yıldaki hadiseler sırasında dört milyonu aşkın Iraklı ve Suriyeli ülkemize sığındı. Ne Avrupa’dan, ne Amerika’dan, ne de güya bunların kardeşi olan ülkelerden kayda değer bir destek almadık. Kendi gücümüzle, kendi imkânlarımızla, milletimizin alicenaplığıyla bu yükü omuzladık. Hâlâ da dört milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz.” Avrupa Birliği’nin söz verdiği yardımları aktarmadığını sonra da “Biz bu parayı doğrudan size aktarmayız, proje karşılığı veririz, sivil toplum kuruluşları üzerinden veririz, Birleşmiş Milletler üzerinden vasıtasıyla aktarırız” dediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteciler için yapılan her şeyin ortada olduğunu belirtti.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN MÜLTECİLER İÇİN SÖZ VERDİĞİ YARDIMLAR
Yardımlar konusunda ayak direyenleri kampların olduğu bölgelere davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adamlar oyalamaktan başka iş yapmıyorlar. Biz de ne diyoruz? Verirseniz verirsiniz, vermezseniz vermezsiniz. Biz yolumuza devam ediyoruz. Siz bu milleti ne zannettiniz, Kapıkulu mu zannettiniz? Biz eğer sizden gelecek olan avroları falan bekleyecek olsaydık, bu dört milyon insan şu anda sefaletin ötesinde ölümler halkasına çok daha farklı bir şekilde ilave olurdu” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’nın hâlâ 50-100 mülteciyi almaya cesaret edemediğini, Türkiye’nin ise dört milyona yakın mazluma kucak açtığını belirterek, “Siz daha neyin projesini istiyorsunuz, neyi aracı yapmaya çalışıyorsunuz? Avrupa Birliği Komisyonu ikinci üç milyar avro için de teklif vermiş. Sağ olsunlar, iyi etmiş. Ama önce şu ilk dilimi dahi doğru dürüst kullandırsalar, onu bir verin bakalım. Avrupa Birliği’nin bağcı dövmeye çalışmak yerine üzüm yemeğe yönelmesi hâlinde bu konuda kısa sürede önemli mesafe kat edeceğimize inanıyorum” şeklinde konuştu.
“AFRİN BÖLGESİNİN DÖRTTE ÜÇÜNDE KONTROL SAĞLANDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında Afrin’de yürütülen operasyonla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Şu ana kadar Afrin bölgesinin dörtte üçünde kontrolün sağlandığını, hedefin Afrin’in tamamının kontrol altına alınarak, Afrinlileri oraya yerleştirmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin o topraklarda gözü olmadığını tekrarladı. Bir yandan İdlib tarafındaki gözlem noktalarını genişletip tahkim edeceklerini, diğer yandan da Münbiç’e yöneleceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Münbiç konusunda Amerika yeni bir yöntem önermişti. Tabii orada yönetimde sürekli değişiklikler olduğu için yeni gelen kadronun nasıl bir yol izleyeceğini bilemiyoruz. Bizim bu konudaki yaklaşımımız şudur: Amerika Münbiç’te niye vardır? DEAŞ’ı oradan kovmak için değil mi? Peki, şu anda Münbiç’te DEAŞ var mı? Sayın Başkan bana dedi ki; Yok. Peki, kim var Sayın Başkan? PYD-YPG. Onları çıkarıyor musunuz? Üç ayda çıkarırız. Çıktı mı? Hayır, onlar da çıkmadı. Kendilerine dedik ki; bunları Fırat’ın doğusuna sürün. Sayın Obama’ya da aynı şeyi söyledim. Fakat Fırat’ın doğusuna bunları sürmediler, yine aynı yerde bunları tuttular. Ama biz oyalanmaya gelemeyiz. Ne siz oraya girin, ne biz girelim. Oranın sahibi Araplar ve o toprakların yüzde 90-95’i Araplara ait. Bırakalım onlar gelsin girsin. Biz onlara güvenlik yardımı verelim, bunu söyledik.”
“AMERİKA BİZİMLE ÇALIŞMAK İSTİYORSA, FIRAT’IN
DOĞUSUNDAKİ TERÖRİSTLERİ ORADAN ÇIKARTMALI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, operasyonlarla bölgeyi teröristlerden temizlemekle kalmayıp orayı asıl sahiplerine teslim ettiklerini ifade ederek, “Biz oralara işgal için değil Suriyeli kardeşlerimizi zulümden kurtarmak ve kendilerine güvenli bir gelecek inşa etmelerine yardımcı olmak için gittik; diğerlerinden farkımız bu. Münbiç’te de aynısı yapacağız. Şayet Amerika terör örgütü mensuplarıyla birlikte Münbiç bölgesini tümüyle boşaltırsa, bu işi çok daha hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleştiririz. Bunların zaten bize, bizim bu faaliyetlerimize en küçük bir yardımları, en küçük bir destekleri olmayacak. Yükümüzü paylaşmayacaklar. Onlardan ihsan istemiyoruz, gölge etmesinler yeter. Amerika eğer teröre karşı bizimle gerçekten birlikte çalışmak istiyorsa, Fırat’ın doğusundaki teröristleri oradan çıkartarak bu işe başlamalı. Biz o teröristleri işgal ettikleri yerlerden mutlaka çıkartacağız. Bu konuda her türlü iş birliği teklifine açığız. DEAŞ’ın zaten bulunmadığı bir yerde diğer teröristler de tahliye edilirse bizim tek muhatabımız bölgede yaşayan insanlar olur. Zaten bu kardeşlerimiz de hasretle bizim yanlarına gelmemizi ve elbirliğiyle bölgeyi ayağa kaldırmamızı bekliyorlar. İnşallah Münbiç’teki kardeşlerimizi daha fazla bekletmeyeceğiz” dedi.
“HÂLÂ TÜRKİYE’Yİ SUÇLAYANLARIN VİCDANLARI NASIR TUTMUŞ DEMEKTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmaya çalışanların Türkiye sahaya girince birden bire barışsever ve hümanist kesildiklerine dikkat çekti. Irak’ta son çeyrek asırda iki milyon, Suriye’de son yedi yılda bir milyon masum insanın ölümüne yol açanların her gün “Afrin’de zarar gören siviller” diskuru çektiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların her birinin geçmişinde çok kanlı ve karanlık sömürge lekesi olduğunu vurguladı. Hâl böyleyken, gittiği her yere merhametten, ihsandan, sevgiden başka bir şey götürmeyen Türkiye’nin hedef alınmasının çok acı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer Afrin’de zarar gören sivil görmek istiyorlarsa, terör örgütünün silah zoruyla şehirden çıkmalarına izin vermediği, karşı çıkanları infaz ettiği insanlara baksınlar. Terör örgütünün sırf bölgeden çıkışları engellemek için yollara kurduğu tuzaklı bombalarla hayatlarını kaybeden çocukların görüntülerine bakıp da hâlâ Türkiye’yi suçlayanların vicdanları nasır tutmuş demektir. Artık bunların ne dediği bizi çok da ilgilendirmiyor. Yıllarca ‘acaba bunlarla birlikte bir şeyler yapabilir miyiz, sorunları beraber çözebilir miyiz’ diye çok sabrettik, çok bekledik, çok uğraştık. Ama baktık ki bunların her şeyleri maalesef lafta. İş uygulamaya gelince sadece ve sadece kendi çıkarlarına bakıyorlar. Petrol var mı, elmas var mı, platin var mı? Ha varsa oradalar. Masum insanların hayatıymış, müttefiklerinin hassasiyetiymiş, yapılan fedakârlıklara vefa göstermekmiş, hiçbiri umurlarında değil” şeklinde konuştu.
“DEMOKRASİYİ SADECE KENDİSİ İÇİN İSTEYEN ANLAYIŞIN DEVRİ SONA ERMEK ÜZERE”
Bunlar için insan haklarının sadece kendi vatandaşları söz konusu olduğunda anlamlı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, işledikleri suçlar sebebiyle ülkemizde gözaltına alınan, tutuklanan, mahkûm edilen üç beş batılı için kopartılan yaygaranın binde birinin katledilen milyonlarca masum için de yapıldığını görmediklerini belirtti.
Son yıllarda yaşanılan her hadise ile bu çevrelerin yüzlerindeki makyajın biraz daha döküldüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokrasiyi sadece kendisi için isteyen, insan haklarına sadece kendi insanıysa saygı duyan, ekonominin kurallarını sadece kendi çıkarlarına göre belirleyen, ırkçılığa bir adım mesafede duran bu anlayışın devri sona ermek üzeredir. Önce zincirli kölelerin, sonra modern kölelerin sömürülmesi üzerinden kurulan sahte düzenin her yeri çatırdıyor. İnşallah gelecek insanı eşrefi mahlûkat, yani yaratılmışların en şereflisi olarak kabul eden bizim medeniyetimizin ışığıyla aydınlanacaktır” dedi.